Turizm Çalışanların Bağlılığı
Son iki senedir tüm dünyada vuku bulan pandemi dolayısıyla Türkiye’de de Turizm sektörü olumsuz yönde etkilendi. Devlet tarafından yapılan destekler bir nebze olsa da çalışanlara ve işletmelere nefes aldırdı. İşletmelere yardımın yeterli olup olmadığı halen tartışılmakta. Hal böyle olunca da İnsan Kaynakları kuramları, neredeyse tepetaklak olmuştur. Planlama yapılamamış, performans ölçülememiş, ücret sistemi sağlıklı şekilde yürütülememiştir.
Pandemi bitmesiyle bütün birimler de olduğu gibi İnsan Kaynakları Yönetim anlayışında da köklü değişikler olacaktır. Uygulamalarda revizyon ve yeni yapılanmalarda da teknolojik yeniliklerin kullanılması mecburiyeti doğacaktır. Örneğin pandemi döneminde denenmeye başlanmış olan uzaktan çalışma sistemi, kalıcı olarak İ/k uygulamalarında görebiliriz.
Yukarıda açıklamalarla pandemi öncesi ve sonrasında da İ/k Yöneticilerini zorlu bir süreç beklemektedir. Her ne kadar uygulamalar güncellemeye gidecek olsa da, teknolojik gelişmelerin daha çok görüleceği bir döneme giriyor. “İnsan” kaynaklı bir sektörde çalışıyor olmamızdan dolayı “ÇALIŞAN BAĞLILIĞI” konusu en çok dikkat etmemiz gereken konu olmalıdır.
Normalleşme aşamasında, biz insan kaynakları yöneticilerinin üstünde durması gereken en önemli konu. “Çalışan Bağlılığı”, “Çalışan’ın işi sahiplenmesi” olmalıdır. Malum süreçten dolayı ücret yönetimindeki olumsuzluk, çalışanın ekonomik şartlarındaki dengesizliktir. Çalışanlarda zorlu dönem yorgunluğu ve bıkkınlık gibi işletmeler ile çalışanlar arasında bağlılığı kopma noktasına getirmiştir. Krizleri fırsata çevirme modu ile, belki de yıllardır tabiri caizse halı altına süpürdüğümüz bir konu. Süreci krizini fırsata dönüştürerek, kökten çözmenin vakti geldiği kanısındayım.
Ücret politikaları, yan haklar, çalışma şartlarında’ ki düzenlemeler bile geçerliliğini kaybetmiştir. “İyi eleman seç iyi para ver” modu artık geçerliliğini kaybettiği kanısındayım. Artık işini sahiplenen işini seven, işyerinİ sahiplenen, işyerine bağlı çalışanlar işletmeleri ileriye götürecektir. İnanan değil inançlı çalışanlar ile yolumuza devam etmeliyiz. Planlamalarımızı revize etmemiz gerekiyor artık, Çalışanımız ile bağımızı güçlendirmek için kurum içi kurum dışı eğitimleri, hem çağın gereksinimlerine dijital çağa, hem de çalışan bağlılığını çalışanlarımızı işyerlerimize sahip çıkmaya yöneltmeliyiz.
Size kısa hikaye anlatmak isterim. “Niagara şelalesi üzerinde ince bir tel ile şelalenin bir tarafından diğer tarafına geçmek için Amerikalı duyuru yapar. Bunu duyanlar daha önce böyle bir şey görmedikleri heyecanı ile deneme günü şelalede yerlerini alırlar. Amerikalı şöyle bir konuşma yapar. Daha önce denenmemiş bir şey deneyeceğim ve yanındaki el arabası göstererek, bu el arabasını hiçbir alet kullanmadan ip üzerinde karşıdan karşıya geçeceğim. Bana inanıyormusunuz. Orada bulunan herkes hep bir ağızdan “İnanıyoruz” der ve şiddetle alkışlarlar. Bunu gören Amerikalı ikinci sorusunu sorar. Peki bu el arabasına binip benimle karşıya kim geçmek ister bunu beklemeyen meraklı izleyici derin bir sessizliğe dalarlar ve kimseden ses çıkmaz”.
Herkes inanabilir fakat inançlı olmak daha derin duygular içermelidir. Bize inanan değil inançlı çalışanlar gerekiyor, yapabilir miyiz? Tabi ki yapabiliriz. Zor zamanlar geçirdiğimiz doğrudur, fakat zorun arkasına sığınmakta bir zafiyettir.
Sevgi ve Saygılarımla.
Abdullah EM
Ubc İnsan Kaynakları danışmanlık
İnsan Kaynakları Müdürü