Erzurum Doğu Anadolu Turizm Nostaljisi

Doğu Anadolu bölgesinin en büyük şehri olan Erzurum ören yerleri, tarihi eserleri ve görkemli doğal güzellikleri ile keşfedilmeyi bekliyor. Anadolu’nun en zengin kültürel mirasa sahip şehirlerinden biri olan Erzurum’da Selçuklu ve Osmanlı dönemine ait pek çok eser görmek mümkün.

Erzurum Tarihi
Erzurum Tarihi
1 / 11

1. Erzurum Tarihi

TARİHİ

Bölgedeki Eski Yerleşim Yerleri;

Bugünkü Erzurum şehri, içinden Karasu (Fırat) Nehri'nin geçtiği ovanın güneydoğusunda, Palandöken Dağları'nın kuzey eteklerinde kurulmuştur. Bu ova ve çevresinde yapılan bilimsel araştırmalar, mevcut şehrin dışında, bölgede çeşitli yerleşim alanlarının mevcudiyetini ortaya koymaktadır. Anadolu’nun en eski yerleşim merkezlerinden bazıları bu bölgede kurulmuştur. Çünkü burası, bölgelerarası geçişi sağlayan ulaşım imkânları, yaşam için gerekli olan su kaynakları ve tahıl üretimine müsait ovaları sayesinde, eskiden beri insanların yerleştiği bir kültür çevresi olmuştur.

Şehir civarındaki yerleşim merkezlerinin tarihini MÖ. 4000’lere kadar götürmek mümkündür. Pulur, Tufanç, Sos ve Cinis gibi höyüklerden elde edilen zengin arkeolojik buluntular, bölgenin geçim şartları, yerleşim biçimleri, ekonomisi ve çevresiyle olan ilişkileri hakkında bize önemli ipuçları vermektedir. Anlaşıldığı kadarıyla bölgeye öncelikle Hattiler, Hititler, Hurriler ve Urartular; daha sonra ise Kimmerler, Saka (İskit) Türkleri, Medler, Persler, Makedonyalı İskender, Selevkoslar, Partlar, Romalılar, Sasaniler, Araplar, Gürcüler, Saltuklular, Selçuklular, Moğollar, İlhanlılar, Karakoyunlular, Timurlular, Akkoyunlular, Safeviler ve Osmanlılar hâkim olmuştur.

Bölgedeki eski yerleşim merkezlerinden biri, Erzurum Ovası'nın kuzeybatı tarafında ve bugünkü Erzurum şehrinin 15 km. kadar uzağındaki “Karaz”dır. Bu bölgede günümüzde var olan köyün adı “Kahramanlar” olup Aziziye İlçesi’ne (eski Ilıca) bağlıdır. Demir ve İlk Tunç Çağı boyunca neredeyse tüm Doğu Anadolu’ya yayılan kültüre “Karaz Kültürü” denilmiştir. Bu yerleşim merkezi, Orta çağ’da, bölgenin en önemli ticaret merkezlerinden biri olarak öne çıkmış ve çeşitli milletlerden tüccarlar burada ticaret yapmışlardır.

Selçuklular tarafından 11. yy. ortalarında tahrip edilen "Ardze" şehrinin de burada bulunması muhtemeldir. 11. yy. kaynakları burayı, kalesi olmayan, zengin ve kalabalık nüfusa sahip bir yerleşim yeri olarak göstermektedirler. Önceden "Ardze" olan isim, buranın Türklerin eline geçmesiyle "Arz" diye devam etmiş, Saltuklulardan itibaren “Arz” ismine "Kara" ilave edilerek, "Kara Arz" söylenişi ortaya çıkmıştır. Zamanla bu iki kelime birleştirilerek "Karaz" ismi meydana gelmiştir. 11. yy.daki Selçuklu akınından sonra Ardze halkı, Theodosiopolis'e, yani şimdiki Erzurum'a göç etmişlerdir.

Yukarıda zikredilenlerin dışında, bugünkü Erzurum şehrinden daha önce “şehir” olarak karşımıza çıkan üç önemli yerleşim yeri tespit etmiş bulunmaktayız. Bunların halk arasındaki ortak adı “Viranşehir” olup, birine ayrıca “Eskişehir” de denilmektedir. Bunlardan biri, Erzurum Ovası’nın doğu ucundaki Köse Mehmet Köyü yakınında, ikincisi (Eskişehir olarak da adlandırılanı) Aziziye Tabyası’nın doğusundaki Vank Deresi’nin ilerisinde, üçüncüsü ise Palandöken kayak merkezinin üst kısmındadır. Her üç yerleşim yeri hakkındaki tespitlerimiz şimdilik oldukça sınırlıdır. Bu hususta ilgili kurumların ve akademisyenlerin yapacakları çalışmalar, bize daha ayrıntılı ve net bilgiler verecektir.

 

Bugünkü Erzurum ve Şehre Verilen İsimler;

Şimdiki Erzurum'un bulunduğu yer Orta çağ’ da ovanın en önemli müstahkem şehri olarak ortaya çıkmıştır. Bugünkü Erzurum kalesinin ve şehrinin kurulmasından önce, aynı yerde küçük bir köy bulunduğu, ancak aynı yerde, Roma İmparatoru Theodosius’un ismini taşıyan kalenin yapılmasından sonra buranın şehir görkemine kavuştuğu anlaşılmaktadır. Buradaki eski yerleşim yerine "Karin, Karna, Garin, Karnoi Kalhak (Karin mıntıkasının beldesi), Karintis” gibi isimler verilmiştir. Konyalı’ya göre Araplar "Karnoi Kalhak" ismini kendi dillerine uydurarak “Kâlîkalâ” (ﻗﺎﻠﻳﻗﻼ) demişlerdir. Aynı yere Türkler, “Karun-ili” demişlerdir. Kitab-ı Dede Korkut'ta, Türklerin Karun-ili ile Erzurum'u kastettikleri belirtilmektedir. Bununla birlikte, kalenin inşasından önceki dönemde, aynı bölgedeki yerleşim yerine verilen isim konusundaki tartışmalar devam etmektedir.

Sonuç olarak, bugünkü Erzurum şehrinin bulunduğu yerde, Roma İmparatorluğu tarafından muhteşem bir kale inşa edilmiştir. Bu kale, bölgenin 387 yılında Romalılar ile Sasaniler arasında paylaşılmasından sonra inşa edilmiştir. Theodosiopolis ismini alan bu kalenin 415-422 yılları arasında inşa edildiği genel kabul görse de bu husustaki tartışmalar hala devam etmektedir. Başlangıçta askeri bir merkez olan Theodosiopolis, zamanda sivillerin de yaşadığı önemli bir şehir ve ticaret merkezi olmuştur.

Arap hakimiyeti döneminde, Bizanslıların kullandıkları "Theodosiopolis" isminin yerini "Kâlikâlâ" almıştır. İslamî kaynaklar bu isim hakkında çeşitli rivayetler ileri sürmektedir. En çok dillendirilen rivayetlerden birine göre; Müslümanların eline geçmesinden bir süre önce, kocası Ermenyakos’tan sonra yönetici olan “Kâli” isimli bir kadın, burada bir şehir yaptırmış ve şehre “Kâli’nin İhsanı” anlamında “Kâlikale” ismi verilmişti. Şehir kapılarından birine de kendi resmini yaptırmıştı. Araplar “Kâlikale” ismini Arapçalaştırarak “Kâlikâlâ” şekline getirmişlerdi.

Bugünkü “Erzurum” adına gelince, yukarıda da ifade edildiği gibi, Erzen’in (Karaz) Selçuklular tarafından 1048 yılında tahrip edilmesiyle, buradan kaçan halkın Theodosiopolis'e sığınmalarından sonra, bu şehre "Erzen" denilmeye başlanmıştır. Türk hâkimiyetinin ilk zamanlarında, Meyyafarikin ile Siirt arasındaki Erzen'den ayırmak amacıyla, bu ismin sonuna Anadolu'ya ait olduğunu belirten "Rum" kelimesi ilave edilmiş ve "Erzenü'r-Rum" ismi ortaya çıkmıştır. Bu isim “Arzanu'r-Rum” ve “Arzırum” gibi değişikliklerden sonra “Erzurum” şeklini almıştır.

Erzurum, Doğu Roma İmparatorluğu tarafından, bölgenin ticaret merkezi haline getirildi. 502’de Sasanilerin eline geçen şehir, 504' de Bizanslılar tarafından geri alındı. Bizans İmparatoru I. Anastasius (491-518), bir süre önce kurulmuş olan şehri tahkim ettirdi. Anastasius, Theodosius’un kalesinin bulunduğu tepeyi çepeçevre bir sur içine alarak, şehirde bazı değişiklikler yaptı ve şehre kendi ismini verdi. Fakat şehir halkı, eski isme (Theodosiopolis) alıştığı için şehrin yeni ismi olan “Anastasiopolis”e pek rağbet etmedi ve “Theodosiopolis” ismini kullanmaya devam etti.

Şehir, Doğu Roma dönemindeki en parlak devrine Justinianus (527-565) zamanında ulaştı ve bu dönemde önemli imar faaliyetleri görüldü. Şehrin etrafına derin bir çukur kazdırılarak kalesi iyice kuvvetlendirildi. Beygu’nun Erzurum Şehir Arşivi’nde yer alan notlarına göre Justinianus, şehrin içinde bir Anatanrı kilisesi kurdurmuş; ayrıca Theodosiopolis yanındaki Kırk Şehit Manastırı’nı yeniletmişti. Bu dönemde Bizans’ta ipek imalatı ve dokumacılığının gelişmesi, İpekyolu’ndaki ticareti önemli hale getirmiş ve bu durum Erzurum’un gelişmesine katkı yapmıştı. Fakat sonraki yıllarda devam eden Bizans-Sasani mücadeleleri sırasında şehir tahribata maruz kaldı.

Sonraki