Edirne Marmara Turizm Nostaljisi

Edirne tarihiyle, doğasıyla, dokusuyla Marmara Bölgesi’nin en güzel şehirlerinden biri… Büyükşehirlerin betonundan, dumanından ve trafiğinden sıkılanlar için hem huzurlu hem de kültür dolu bir tatil imkânı sunuyor Edirne. Şehir Büyük İskender’den Bizans’a, Bizans’tan Osmanlı’ya, pek çok medeniyetin izlerini ve kültürünü barındırıyor. Osmanlı İmparatorluğu’nun 2. başkenti olan şehir, geçmişte taşıdığı önemi günümüzde de sürdürüyor.

Edirne Tarihi
1 / 14

1. Edirne Tarihi

TARİHİ

Edirne’nin, ilkçağda Orta Asya’dan göç edip buraya yerleşen Traklar tarafından kurulduğu bilinmektedir. Daha sonraları, Büyük İskender zamanında Roma İmparatorlarından Hadrianus tarafından yeniden kurulmuşçasına imar edilen şehir, onun adına izafeten Hadrianapolis olarak anılmıştır. Bir aralar Bulgar egemenliğine geçmiş ve 1361 yılında I. Murat zamanında Lala Şahin Paşa tarafından fethedilene dek Bizans egemenliğinde kalmıştır. 1453 yılında İstanbul’un fethine kadar 92 yıl boyunca Osmanlı İmparatorluğu’nun payitahtı olan kent, daha sonraki yıllarda “Paşa Sancağı” adıyla Rumeli Beylerbeyliği’ne bağlı bir vilayet olarak kalmıştır. İmparatorluğun üniversite kenti olarak tanınan 17 yy.’ da Avrupa’nın en büyük beşinci şehri haline gelmiş olan Edirne, 1990 nüfus sayımına göre Trakya’nın İstanbul’ dan sonra ikinci büyük kentidir.

Odrysler

Ainos (Enez) yakınlarında M.Ö. 5500-5000 yıllarına rastlayan dönemde, Anadolu özellikleri taşıyan çanak çömleği ve sur duvarlarıyla bir koloni niteliğinde olan ve Balkanlarda bilinen en eski neolitik kültürlerden de eski bir yerleşim yeri vardı. Sonraları Trakya’ya yerleşen, cesaret ve savaşçılıktaki büyük becerileri pek çok ülkeyi korkutan Traklar’ı, bu niteliklerinden dolayı Atinalılar da Romalılar da ordularında ücretli asker olarak görevlendirdiler. Traklar da mağaradan, güçlü kalelere çiftliklerden kazıklar üzerinde inşa edilmiş balıkçı köylerine ve açık kentlere kadar çok çeşitli yerleşme biçimlerine rastlanırdı.

Apsintiler; Ainos’un (Enez) doğusunda, Drugeriler; orta Hebros (Meriç) bölgesinde, Tynler; Salmydessos (Midye) bölgesinde, Kalopothaklar; Ainos’un (Enez) güneyinden Kallipolis (Gelibolu) Yarımadası’na kadar olan alanda yerleşmiş Trak kabilelerinden bazılarıydı. Bunların içinde en ünlüsü Tonzos (Tunca) vadisinden sahile uzayan bölgede oturan ve güçlerinin zirvesinde olan Odrysler’di.

Trakya’da böyle geniş bir alana yayılmış olan Odrys halkının en önemli kasabalarından biri Odrysai idi. Odrysai, Hebros (Meriç) ile Tonzos’un (Tunca) birleştiği yerde ve bu nehirlerin oluşturduğu kavisin içinde kurulmuş bir yerleşim ve pazar bölgesiydi.  Bölge, Güneydoğu Avrupa’nın Anadolu’ya zorunlu geçiş yolu üzerinde bulunması nedeniyle, göç, istila, ticaret ve kültür alışverişi konularında etki altındaydı. Özellikle göçler ve geçişler neredeYse hiç durmadı.  M.Ö. 513’te Pers Kralı Darius İskit seferine, önce Bosphorus’daki (İstanbul Boğazı) Anadolu ve Rumeli’den geçtikten sonra, Trakya’nın içlerine doğru kıyıdan çok uzak olmayan bir yerden devam etti. Ordunun ilk durak yeri Odrysler’in memleketi oldu. Artık Trakya Pers egemenliğine giriyordu.  M.Ö. 492’de Mardonius’un seferi Persler’in egemenliğini sağlamlaştırdı. Daha sonra da M.Ö. 480’de Traklar, Kral Kserkses’in ordusuna asker vermek zorunda kaldılar. Kserkses, Melas Körfezi’nde (Saros Körfezi) Kallipolis (Gelibolu) Yarımadası’ndan hareket etti. Ainos (Enez) şehrinden geçti ve böylece Hebros (Meriç) Nehri’nin bütün ovası Persler tarafından alındı.

Persler’in ülkedeki egemenliğine son verilmesinden sonra, dağınık Trak kabilelerinin birleşmesi gerektiğine inanılarak, önderlik Kral Teres’in idaresi altındaki Odrysler kabilesine verildi. Böylece Odrysler, Hebros (Meriç) ve Kypsela’dan (İpsala) Varna’ya kadar olan toprakların sahibi oldular. Odrysler aristokratik, feodal bir devlet olarak kurulup, örgütlendiler.

Roma döneminde (M.Ö. 342-341) Makedonya Kralı Philip’le yaptıkları savaşı kaybeden Odrysler, giderek zayıflamaya başladılar. M.Ö. 336’da Philip’in öldürülmesinden sonra, huzursuzluk çıkacağından korkan Büyük İskender, M.Ö. 335 ’de Trakya içine uzun bir sefere kalktı. Sahil boyunca devam edip, kralsız kalan Traklar ülkesinden ve Nestos (Mesta) Nehri’nden geçerek on gün içinde Balkanlar’ın eteğine ulaştı. Doğu Trakya’da sahile yakın bir yerden ilerleyip, Odrysai ve Hebros’dan (Meriç) sonra Tonzos (Tunca) boyunca ilerleyerek bir dağ geçidinden geçti. İskender’in ölümünden sonra Trakya başlı başına satraplık oldu.

M.Ö. 280-279’da Trakya, Galatlar’ın istilasına uğradıysa da tekrar güçlenen Odrysler, kralları Kotys sayesinde Makedonya ile dostluklarını sağlamlaştırdılar. M.Ö. 171-168 yıllarında Roma’ya karşı yapılan savaşta Perseus’un tek yandaşı Kotys’di. Makedonya Krallığı’nı ortadan kaldıran Romalılar Trakya’yı etkileri altına aldılar.

Caligula, Rhaimetalkes’i Trakya’ya M.S. 37-38’de kral yaptı. Rhaimetalkes’in öldürülmesinden sonra İmparator Claudius zamanında M.S. 45’te Trakya’nın bağımsızlığına son verildi. Artık Trakya bir eyalet olarak tam anlamıyla Roma İmparatorluğu’na dahil edilmişti.

Sonraki