Burdur Akdeniz Turizm Nostaljisi

Kültür ve Turizm Şehri Burdur Burdur coğrafi konumu, doğal güzellikleri, kültürel değerleri, antik kentleri ve Türk-İslam kültürünü yansıtan eserleriyle, ülkemizin önemli bir kültür ve turizm şehridir.

Burdur Akdeniz Turizm Nostaljisi
Aleyna Özcan Burdur u ayaklarımızın altına alıp manzaranın keyfini çıkarabileceğimiz Burdur ilimizin güzelliğini izleyebileceğimiz muhteşem bir yer

Teke Yöresi’nin kültür başkenti olarak anılan Burdur İli, Akdeniz kıyı kesimi ile Anadolu’nun iç kesimlerini birbirine bağlayan geçitlerin kavşak noktası üzerindedir. Batı Akdeniz, Ege ve Orta Anadolu bölgeleri arasında iklim ve jeolojik yapı bakımından bir geçit alanı olan Burdur İli, çok çeşitli tarihi, doğal ve kültürel değerleri bünyesinde barındıran, potansiyele sahip önemli bir kültür ve turizm şehridir.

 Alternatif turizm türlerinin ve ürün çeşitlendirme faaliyetlerinin önem kazandığı günümüzde, Burdur’un sahip olduğu doğal, tarihi ve kültürel varlıklar, sürdürülebilir turizm çerçevesinden bakıldığında birçok bölgemizden daha üstün bir turizm potansiyeline sahiptir.

 Büyük bir çeşitlilik gösteren Burdur’daki turizm varlıklarını doğal turizm değerleri (göller, yaylalar, mağaralar vb.) ile tarihi ve kültürel turizm değerleri (höyük yerleşmeleri, antik kent kalıntıları, kervansaraylar, tarihi Türk evleri, camiler, türbeler vb.) olmak üzere iki grup altında incelemek mümkündür.

 Afyon, Denizli, Antalya ve Muğla Fethiye İlçesi bağlantı yollarının kavşağında olması Burdur’a, turizm açısından önemli bir avantaj sağlamaktadır.

 Türkiye’nin Maldivleri olarak anılan, eşsiz turkuazın tonları, beyaz kumsallarıyla Dünyanın en berrak göllerinden biri olan Salda Gölü, kış turizminde adından sıkça söz ettirmeye başlayan eşsiz göl manzarasıyla Salda Kayak Merkezi Burdur’un önde gelen turizm değerlerinin başında gelmektedir.

 UNESCO geçici miras listesinde yer alan Sagalassos Antik Kenti’nin en dikkat çeken yapısı olan Antoninler Çeşmesi, Kibyra Antik Kenti’nin en önemli yapılarından Odeon’un zeminin de bulunan yapım tekniğiyle Dünyada tek olan Medusa başı görenleri büyülemektedir.

 Höyük yerleşimleri (Hacılar ve Kuruçay), Sagalassos, Kibyra, Kremna, Bubon, Balboura Antik Kentleri, İnsuyu Mağarası, Susuz Han, İncir Kervansarayı, Ulu Camii, Taşoda, Mısırlılar Evi, Bakibey Konağı (Kocaoda), Çelikbaşlar Evi, Doğa Tarihi Müzesi ve 65 binin üzerinde esere sahip ülkemizdeki sayılı müzeler arasında yer alan Burdur Arkeoloji Müzesi; Burdur’un çok çeşitli kültürel ve tarihi değerlere sahip olduğunu göstermektedir.

 Birçok nadir kuş türünün kışladığı Burdur ve Salda Gölleri, Yapraklı ve Karacaören Baraj Gölleri, Aziziye, Kozağaç, Böğrüdelik, Akpınar, Eşeler Yaylaları ve ülkemizde turizme açılan ilk mağara olan İnsuyu Mağarası Burdur’da önemli doğal turizm değerlerinin başında gelir.

 Salda, Gölhisar Gölleri ile Yapraklı ve Karacaören Baraj Gölleri su sporları yapmaya son derece elverişli yerlerdir. Balık avcılığı için Karacaören Barajı, Gölhisar ve Karataş gölleri bu fırsatı sunmaya uygundur. Göller arasında bulunan dağ ve tepeler ormanlarla kaplıdır. Zengin fauna ve florası ile eko turizmcilerin dikkatini çekerken ormanlar içerisinde çeşmeleri, en eski medeniyet kalıntıları, göl kıyılarında temiz kumsallar, Türk motifleri ile işlenmiş kilim ve halılar, şifalı suları, kıvrak Teke Yöresi müziği ve folkloru, Burdur’un kültür ve turizmi açısından ön plana çıkan güzelliklerdendir.

 Burdur İl Merkezinde şehre hâkim Susamlık ve Serenler Tepeleri misafirlerine Burdur şehri ve göl manzaralı dinlenme, yeme içme ve görsel şölen fırsatı sunmaktadır.

 Göller Bölgesi'nin karakteristik özelliklerini ve Anadolu'nun tarihi çeşitliliğini en güzel şekilde yansıtan Burdur, ekoturizm, kültür turizmi ve yayla turizmi açısından Antalya'yı tamamlayıcı bir konuma sahiptir.

 Son yıllarda bölgede özelikle başta lavanta olmak üzere aromatik bitkilerle ilgili yapılan çalışmalar, Burdur’da eko turizme canlılık getirmiş ve bölgedeki turizm hareketliliğini artırmıştır. Salda Gölü, Sagalassos, Kibyra Antik Kentleri, Burdur Müzesi, İnsuyu Mağarası, Lisinia Doğa Projesi ve Akçaköy Lavanta Deresi turların yoğun ilgisini çekmektedir.

Sipsi - Burdur

Burdur, Gölhisar’a bağlı Dirmil Kasabası, Teke yöresi oyun ve türküleriyle ün salmıştır. Yörede yapılan düğünlerde ve aile toplantılarında teke oyunlarına ve türkülerine geniş yer verilir. Teke bölgesi yörüklerinin yıllardır ellerinden düşürmedikleri hatta adeta yaşam biçimi olarak kabul ettikleri ve yöre müzik folklorunda çok önemli bir çalgı olan sipsi kelime olarak da çeşitli anlamlarda kullanılmaktadır. Dirmil yöresinde ve Çavdır’da dilli düdük adı da verilen sipsi ile çalınan oyun havalarına sipsi ile çalınan oyun havalarına Burdur, Tefenni, Çavdır yöresinde sipsi ya da sipsi havası denilmektedir. Sipsi; perde deliklerinin bulunduğu gövde ya da yöredeki tabirle “gödlek” ve sesin çıkarılmasını sağlayan ağızlık yine yöredeki tabirle “cuk cuk” dediğimiz iki kısımdan oluşur. Sipsinin gövde kısmı yörede “demir kargı” denilen sert su kamışından yapılmakta sipside kullanılan kargılar direk suyun içinde değil de suyun kenarında suyla beslenen, dikenli çöğürleri içinde yetişen birkaç yıllık olan kargılardır. Burdur ilinde bucak kazası ve bazı köylerinde ağızlık ve gövde kısımları tek kamıştan yapılan ve adına “Bucak Sipsisi” de denilen çeşitleri görülmüştir. Bir diğeri tür olarak Çifte sipsi karşımıza çıkmaktadır, eskiden teke yöresinde delikleri ve ölçüleri aynı olan iki sipsi yan yana iple bağlanarak çalınır. Buna çifte sipsi de denilirdi. Ozanoğlu, T.2010. Burdur İli Halk Müziği "Burdur'a Özgü Ötkü Çalgılardan Sipsi, Çifte Sipsi, Orta Kaba Zurna, kabak Kemane ve Üç Telli Cura Üzerine Bir İnceleme "Geçmişten Geleceğe Burdur Halk Kültürü ve Turizm Sempozyumu, 203.(kültürportalı)

·         YEŞİLTEPE

Burdur’u ayaklarımızın altına alıp manzaranın keyfini çıkarabileceğimiz, Burdur ilimizin güzelliğini izleyebileceğimiz muhteşem bir yer.

·         KUŞ GÖZLEM EVİ

Zamanında gidildiği zaman sürü şeklinde gezen büyük kuşların uğrak bir yeri olduğu için görebileceğimiz huzur dolu bir manzaraya sahiptir.

·         SALDA GÖLÜ-YEŞİLOVA

Salda Gölü, Burdur 'un Yeşilova ilçesinde, ilçe merkezine 4 km uzaklıkta, ormanla kaplı tepeler, kayalık araziler ve küçük alüvyal ovalarla çevrili hafif tuzlu karstik bir göldür. Göller yöresi içinde, dışa akışı olmayan kapalı havza yapıdadır. Yüzölçümü yaklaşık 44 kilometrekaredir. 184 metreye varan derinliği ile Türkiye'nin 3. en derin gölüdür. Gölde oluşan hidromanyezit minerali "biyolojik mineralizasyon" un en güzel ve güncel örneklerinden biridir.Salda gölü, 14.03.2019 tarih ve 824 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı ile Özel Çevre Koruma Bölgesi olarak tespit ve ilan edilmiş, 15.03.2019 tarih ve 30715 sayılı resmi gazetede yayımlanmıştır.

Salda gölü ve çevresinde Akdeniz iklimi hakimdir. Ortalama sıcaklık 15 °C'dir. En sıcak ayı olan Ağustos'da sıcaklık 30 °C'ye çıkarken en soğuk ayı olan Ocak da sıcaklık ortalaması 2 °C'ye düşer. En çok yağış olan ayı Ocakda yağış miktarı 162 mm iken en az yağış alan ayında, Temmuzda 16 mm yağış ortalamasına sahiptir. Suyunun temizliği ve turkuaz rengiyle oluşan güzel manzaranın yanı sıra, güneybatı ve güneydoğu kıyılarında yer alan küçük kumsallar alanın rekreaktif amaçlı kullanımına olanak sağlamaktadır.

Salda Gölü, sert su ve çok yüksek alkalin özelliğine sahip bir göldür.Trofik durum indeksine göre besin maddesince fakir, oligotrofik özelliktedir. Fazlaca düşük azot ve fosfat ürünleri ve bunun sonucunda çok düşük klorofil a yoğunluğuna sahip olması bunun göstergesidir

·         TARİHİ OSMANLI YAPILARI

Burdur merkezde Osmanlı’dan kalma çok güzel konak, cami, kule, medrese, hamam, kervansaray gibi görülmeye değer yapılar var. Özellikle 17.yy. Osmanlı mimarisi zarif Bakibey Konağı ve Taş Oda, 14. yy Hamitoğulları’ndan kalma Ulu Cami, Burdur Arkeoloji Müzesi’nin de içinde olduğu Pirkulzade Medresesi, 19. yy Osmanlı mimarisi Mısırlılar ve Piribaşlar Evleri, Saat Kulesi merkezde görülmesi gereken başlıca yerler. 

·         ARKEOLOJİ MÜZESİ

Burdur Müzesi, Burdur şehir merkezinde 57binden fazla arkeoolojik ve etnoğrafik eserin sergilendiği müzedir. 1969 yılında ziyarete açılmıştır. Bulguroğlu (Pirkulzade) Mederesesi'nin kütüphane binasında ve bu tarihi bina ile aynı mimari görünümü taşıyan yeni ek binalarda hizmet vermektedir. 2008 yılında Avrupa'da Yılın Müzesi olmaya adaydır. Burdur Müzesi'nin çekirdeğini oluşturan eserler, 1956 yılında toplanmaya ve tarihi medresenin kütüphane binasında biriktirilmeye başlamıştı. 1969'da teşhir salonları açılan müze için binanın yetersiz kalması üzerine 1992 yılında yeni gelişim alanları kamulaştırılmıştır ve 2001 yılında başlayan çalışamlarla müzeye ek teşhir salonları, idare binası ve konferans salonları yapılmıştır.

Burdur Müzesi'ndeki eserlerin 20 bini arkeoloji, 34 bini Pers, klasik, Helen, Roma, Bizans, Selçuklu ve Osmanlı dönemlerine ait sikke ve 4 bine yakında etnografik eserlerdir. Eserler, Burdur halkının bağışlaması veya ücretle satması sonucu toplanmıştır.

Dionysos heykeli, Burdur Müzesi'nde sergilenen önemli eserlerden birisidir.Antik dönemde Antoninler Çeşmesinin her iki yanında yer alan Dionysos (şarap tanrısı) heykellerinden çeşmenin sol yanında yer alanın Burdur Müzesi'ndeki heykel olduğu sanat tarihçiler ve arkeologlar tarafından kabul edilmiştir. Heykel, Ağlasun ilçesi sınırları içerisinde bulunan Sagalassos Antik Kenti'nde Prof. Dr. Marc Waelkens’in tarafınan 1989'dan beri sürdürülmekte olan kazı çalışmaları sırasında gün ışığına çıkarıldı. Ağlasun İlçesi Sagalassos antik kentinde Dans Eden Kızlar frizleri, Roma İmparatoru Valerianus’a ait olduğu tahmin edilen Bronz torso (bu torso’nun başının Amerika’da Poul Getty Müzesinde, ayağının Danimarka’da bir koleksiyonerde olduğu tahmin edilmektedir) Burdur Müzesi'nde görülebilecek eserlerdendir.

·         SAAT KULESİ

Burdur’un orjinal saat kulesi, 19. yüzyılda, aslen Burdurlu olan Konya Valisi Tevfik Paşa tarafından yaptırılmış ama bu kule, 1914 depreminde yerle bir olmuş. 25 metre yüksekliğindeymiş ve üzerinde saat başı çalan analog bir saati varmış. Daha sonra 1936’da tam yerine olmasa da asıl yerine 20 metre mesafede yeniden inşa edilmiş.

·         SAGALASSOS ANTİK KENTİ

Sagalassos, Ağlasun ilçesinin 7 km kuzeyinde ve Akdağ yamaçlarında denizden 1700 metre yüksekliğindedir. Sagalassos, Pisidia bölgesinin Roma imparatorluk döneminin en önemli şehridir. Şehirde bulunan yapıların büyük bir çoğunluğu Roma dönemine aittir. Sagalassos’un ilk tespiti 1706 yılında Fransız gezgin Paul Lucas tarafından yapılmıştır. Bulutların arasındaki şehirde girişte konutlar, aşağıda hamam, kireç ve metal fırınları, aşağı agora (çarşı), çeşme ve odeon, daha yukarıda, kuzeye doğru ilerledikçe konutlar, sağ tarafta tiyatro, Neon kütüphanesi, Helenistik çeşme, seramik üretim merkezi, şehrin merkezinde yukarı agora, meclis binası, kilise, sol üst tarafta heroon, tapınak ve Cladius kapısı bulunmaktadır. Sagalassoslular M.Ö. 3. bin yılın sonlarında Batı ve Güney Anadolu’da yaşayan Luvi kabilelerinin bir kolu olan Pisidia halkındandır. M.Ö. 333 yılında Büyük İskender, bu şehri ele geçirmiştir. Sagalassos, Seleucid (Seleukos) ve Attalid (Attalos) hakimiyetlerine girmiş, M.Ö. 25 yılında Galatia kralı Amyntas’ın, ardından Agustus tarafından Roma İmparatorluğu topraklarına katılmıştır. Hadrian’ın 120’li yıllarda Sagalassos’u Pisidia imparatorluk kültünün resmi merkezi seçmesi üzerine başlayan çok daha büyük çaplı ekonomik büyüme, bir yüzyıl sürecek imar büyümesini başlatmıştır. 6. yüzyılın ortasına kadar gelişmeye devam eden kent M.S. 590 yılında yaşanan büyük depremde yerle bir olmuştur. M.S. 13. yüzyıl ortalarında Selçukluların son Bizans kalelerini de ortadan kaldırmasına kadar kentin yıkıntıları arasında birkaç küçük köy ayakta kalmaya devam etmiştir. En belirgin yapısı muhteşem Antoninler çeşmesidir. Şehir, İmparator Hadrian (M.S. 2. yy) döneminde ekonomik siyasi ve sosyal anlamda en iyi dönemini yaşamıştır. Sagalassos, küçük Asya’da belki de terk edildiği günden günümüze kadar en iyi korunagelmiş antik yerleşimlerden biridir. Sagalassos 2009 yılında UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesi’ne alınmıştır. Kazılarda ortaya çıkan 5,5 metre civarında boyu olabileceği tahmin edilen İmparator Marcus Aurelius ve İmparator Hadrian’a ait heykeller ile çıkarılan diğer eserler Burdur Müzesinde sergilenmektedir.

·         KARACAÖREN BARAJI

Bölgede Karacaören-1 ve Karacaören-2 olmak üzere 2 adet baraj bulunmaktadır. Bu barajlar Hidroelektrik santrali olmanın yanısıra sulama ve taşkın kontrolü vazifeside görmektedir. Karacaören-1 barajı 1990 yılında Karacaören-2 barajı ise 1993 yılında faliyete geçmiştir.

Barajlar Burdur’un Bucak ilçesi sınırlarında bulunuyor. Ayrıca baraj gölünün bir kısmı Isparta il sınırlarınada geçiyor. Baraj gölleri Bucak ilçesine yaklaşık 30 km, Burdur’a 75 km, Isparta’ya yaklaşık 60 km, Antalya’ya yaklaşık 65 km uzaklıkta bulunuyor.

Bucak ilçe merkezinden geliyorsanız ilçenin doğu tarafına, Beşkonak köyü yönüne doğru devam ederek baraja ulaşabilirsiniz. Burdur, Isparta veya Antalya yönlerinden ulaşım için D685 Isparta – Antalya Karayolu kullanılabilir. Karacaören-1 baraj gölü yüzölçümü ve tuttuğu su miktarı bakımından Karacaören-2 baraj gölünden büyüktür. 2 nolu baraj gölü kıyısında Isparta-Antalya D685 karayolu paralel olarak ilerlemektedir. Bu karayolu üzerinde birçok Alabalık ve dinlenme tesisi bulunmaktadır. Eğer bu karayolunu kullanacaksanız yaklaşık 5 km olan bu göl kıyısı geçişinde eşsiz manzaralar sizleri bekliyor. Bu yolda araç sürmek oldukça zevkli oluyor.

·         İNSUYU MAĞARASI

Burdur’un 13 km güneydoğusunda ve Burdur’a bağlı Çatalağıl köyü sınırları içerisinde bulunan İnsuyu mağarasına Burdur-Antalya karayolunun 13. km’sinden ayrılan 900 metrelik asfalt yol ile gidilmektedir.

Batı Toroslar’ın kuzeydoğusunda yer alan İnsuyu mağarası yatay olarak uzanan kaynak konumlu, yarı aktif çok dönemli gelişim özelliği gösteren bir mağaradır. Görünümleri son derece güzel yoğun damlataş oluşumları (sarkıt, dikit, sütun, duvar ve perde damlataşları, kalsit kristalleri) ve göllerle kaplı olan İnsuyu mağarası 1965 yılında halk ziyaretlerine açılarak ülkemizde turizme açılan ilk mağara ünvanını kazanmıştır. Birbirine bağlı iki bölümden oluşan mağaranın toplam uzunluğu 525 metre olan ve ana faya paralel uzanan birinci bölüm girintili çıkıntılı kafesli bir yapıya sahiptir. Yer altı suyunun alçalması sonucu keşfedilen ikinci bölüm, birinci bölümden daha uzun olmasına rağmen damlataş oluşumları açısından birinci bölüme göre daha fakirdir. Gezilmesi son derece zor olan bu bölüm, mağaraları sportif ve macera amacıyla gezen ve özel mağaracılık donanımı olan gruplar tarafından gezilebilir.

·         BURDUR GÖLÜ

 Türkiyenin 7. büyük gölüdür. Zamanında burada meydana gelen bir tektonik deprem sonucu oluşan boşluğa dolan sularla oluşmuş. Buranın suyu Salda gibi tatlı değil oldukça tuzlu çünkü burası kapalı bir havza. Yani gölün suları açık denize veya bir akarsuya ulaşmıyor dolayısıyla yenilenmiyor. Dolayısıyla olası bir kuraklık durumunda ilk yok olacak sulak alanlardan birisi. Ve ne yazık ki her geçen gün biraz daha kuruyor. Fakat yine de burası 85 farklı türde 300 bine yakın su kuşuna ve nesli tükenmekte olan Dikkuyruk Ördekleri’nin ev olduğundan uluslararası bir öneme sahip. 

·         SALDA KAYAK MERKEZİ

Bir Palandöken bir Sarıkamış olmasa da Salda Gölü’ne 20 dakika mesafedeki 2079 metre rakımlı Eşeler Yaylası’na kurulmuş Salda Kayak Merkezi, kış aylarında 50 – 100 santim arasında kar alıyor. Kayak merkezinde uzunlukları 1 – 1,5 kilometre arasında değişen, farklı seviyelerde toplam 5 pist var. Eğim %15. Teleski olanağı ve 860 metre telesiyej hattı var. Şimdilik kayak merkezi sadece günübirlik kullanıma açık yani burada konaklama için herhangi bir tesis henüz yok ama kayak ve elbise kiralama olanakları var.

·         SUSUZ KERVANSARAYI VE İNCİR HAN

Susuz Han Antalya-Burdur yolu üzerinde, Bucak İlçesine 10 km uzaklıkta Susuz Köyü içinde yer almaktadır. Anadolu Selçuklu Sultanı II. Gıyaseddin Keyhusrev döneminde (1237-1246) yapılmıştır. Susuz Han'ın sadece kapalı mekanıda günümüze kadar korunarak gelebilmiştir. Taç kapının bulunduğu batı cephesi üzerinde kalan duvar ve tonoz izlerinden batı kesiminde bir avlusu olduğu anlaşılmaktadır. Hanın kapalı kısmı doğu-batı yönlü bir orta sahın ile bu sahnı enine dik kesen beş sahınlı bir yapı olarak planlanmıştır. Binanın merkezinde, orta sahnın tonozu üzerinde bir kubbe yer almaktadır. Yapının beden duvarları yuvarlak ve çokgen kesitli payandalarla desteklenmiştir. Kapalı kısmın batısında kalan avlunun bulunması gereken bölümde 2008 yılında Burdur Müze Müdürlüğü ve Ege Üniversitesi beraber bir kazı çalışması yapılmıştır. Açık avlu yapısına ait verilerin ortaya çıkartılması amacıyla yapılan bu kısa süreli kazıda, çeşitli dönemlere ait seramik parçaları, Bizans dönemi seramik kap parçaları, 17. 18. Yüzyıllara tarihlenen lüleler, Roma Bizans dönemine ait ağırşaklar, II. Gıyaseddin Keyhusrev (1237-1246), II. İzzettin Keykavus ve III. Gıyaseddin Keyhusrev dönemlerine tarihlenen bakır sikkeler bulunmuştur. Ayrıca kazılarda bulunan, 3 adet Osmanlı sultanlarına ait gümüş akçede, yapının Selçuklu döneminden sonra da kullanıldığının göstergesidir. Kazı çalışmaları sırasında, bol miktarda nal, nal çivisi, dövme mıh, halka ve zincir gibi metal objelerin bulunması yapının fonksiyonu ile yakından ilgili oldukları için önemli belgelerdir.

Antalya’yı Eğridir üzerinden Konyaya bağlayan yolun 4. Menzilinde bulunur. Bucak ilçesinde, Antalya-Burdur yolunun 5 km batısında İncirdere köyündedir. Anadolu Selçuklu sultanlarından Keykubat Bin Keyhusrev tarafından (1339-1340) yıllarında yaptırılmıştır.Avlusu ile birlikte dikdörtgen bir plana sahiptir. Avlu kısmı tamamen tahrip olmuş, kışlık bölümü çatı kısımlarından tahrip olmasına rağmen sağlam ve ayaktadır. Hanın, ilk bakışta dikkati çeken kısmı, kışlık bölüme giren taç kapısıdır. Büyük kesme taş bloklarla yapılmış beden duvarlarından, öne doğru çıkıntılı yapılan anıtsal taç kapının üst kısmında, içe doğru küçülen istiridye kabuğu formunda yuvarlak kemerli bir kapı nişi bulunur. Bu kapı nişi dış cepheden iki yalancı sütun üzerine oturtulmuştur. Basık kemerli giriş kapısının üzerinde dört satırlık kitabesi vardır. Kervansarayın mülkiyeti Vakıflar Genel Müdürlüğüne aittir. 1993 ve 2000 yıllarında Burdur Müze Müdürlüğü sorumluluğunda Prof Dr. Rahmi Hüseyin ÜNAL tarafından avlu bölümünde kazı çalışması yapılmıştır.

İncirhan Kervansarayı, Gayrimenkul Eski Eserler Anıtsal Yüksek Kurulunun 10/07/1982 tarih ve A-3741 sayılı karırı ile Korunması Gerekli Taşınmaz Kültür Varlığı olarak tescil edilmiştir.

·         KİBYRA ANTİK KENTİ VE TİYATROSU

Likya antik kentlerinden olan Kibyra Antik Kenti’nin denizden yüksekliği 1100-1300 metre seviyelerindedir. Gölhisar ovasının tepelerinde yer alan bu antik kent, ovayı baştan başa geçen İndus (Dalaman) Çayı’nın su kaynaklarına sahiptir. Bununla birlikte Böğrüdelik ile Deliyaraz Yaylaları’ndan gelen su kaynaklarının bu antik kentten geçtiğini, dolayısıyla bu kentin su açısından oldukça şanslı bir kent olduğunu söylememiz mümkündür. Suyun varlığıyla elbette ki tarım ve hayvancılığın gelişmesini sağlamış. Bir dönem Kabalis olarak adlandırılan daha sonraki yıllarda ise Kibyratis denilen bölgelerinin merkezi olan Kibyra’nın batısında Karya ile Likya, doğusunda Pisidya yer alıyormuş. Bu antik kentin önemli özelliklerinden biri ise, geçmişten günümüze güneydeki limanları iç bölgelere bağlayan kavşak konumunda olmasıdır. Bu özelliğiyle birçok kültürden izler taşıyan bu antik kenti bugün ziyaret ettiğinizde göreceğiz kalıntılar ise Roma Dönemi’ne ait.

Bölgede daha önceleri Burdur Müzesi tarafından çeşitli kazı çalışmaları yapılmış. 2006 yılında başlatılan ve halen daha devam etmekte olan bilimsel kazı çalışmaları ise Burdur Müzesi başkanlığında Akdeniz Üniversitesi Arkeoloji Bölümü öğretim üyeleri tarafından yürütülüyor. Bu çalışmaların destekçileri ise Kültür Bakanlığı, Gölhisar Belediyesi ve Gölhisar Kaymakamlığı’dır. Ayrıca, Gölhisar ve çevresinin 1. derece deprem bölgesi olması sebebiyle, İstanbul Teknik Üniversitesi ve Eskişehir Osman Gazi Üniversitesi’nden uzman jeologlar, bölgedeki kazı ekibi bünyesinde deprem fay hatları üzerine araştırma yapıyorlar. 

Kaynaklar: (neredekal,com)  (bizevdeyokuz,com) (yoldalar,com) (azbibak,com)